
Bir gün dışarı çıkıp yağmura yakalandığınızda aklınıza şu soru gelmiş olabilir: Şemsiye ne zaman ve kim tarafından icat edildi? Günümüzde yağmurdan ve güneşten korunmak için kullandığımız şemsiyenin tarihi, sandığımızdan çok daha eskiye dayanıyor. Haydi, birlikte şemsiyenin ilginç yolculuğuna göz atalım!
Şemsiye, bir sapın üzerinde açılıp kapanabilen esnek tellere gerilmiş, su geçirmez kumaşla kaplı taşınabilir bir eşyadır. Genellikle yağmurdan veya güneşten korunmak amacıyla kullanılır.
Tarihteki İlk Şemsiyeler
Şemsiyenin tam olarak nerede ve ne zaman icat edildiği bilinmemekle birlikte, arkeologlar basit şemsiye benzeri araçların Eski Mısır‘da kullanıldığını düşünüyor. O dönemlerde şemsiyeler, güneşten korunmak için tasarlanmıştı ve sadece seçkin devlet adamları ya da dini liderler tarafından kullanılıyordu.
İlk şemsiyeler palmiye yaprakları ve papirüs gibi doğal malzemelerden yapılıyordu. Hizmetliler tarafından taşınan bu şemsiyeler, hem güneşten koruma aracı hem de bir güç ve prestij göstergesi olarak kabul ediliyordu.
Şemsiye Kelimesinin Kökeni
Türkçedeki “şemsiye” kelimesi, Arapça “güneş” anlamına gelen “şems” kelimesinden türetilmiştir. Fransızcada ise şemsiyeye “parasol” denir; burada “para” kelimesi “koruma” anlamında, “sol” ise “güneş” anlamındadır. Bu da şemsiyenin önce güneşten korunmak için kullanıldığını gösterir.
Şemsiyenin Avrupa’ya Yolculuğu
Şemsiye, 1500’lü yıllarda Avrupa‘ya ulaştı. İlk zamanlar özellikle kadınlar arasında bir moda unsuru olarak popülerdi. Kadınlar, küçük ve zarif şemsiyelerle yüzlerini güneşten koruyordu. Hatta Paris’te özel şemsiye moda gösterileri düzenleniyordu.
Şemsiyeyi erkekler arasında popüler hale getiren isim ise İngiliz gezgin ve yazar Jonas Hanway oldu. 1750’lerde Londra sokaklarında şemsiye taşıyarak dolaşan Hanway, başta alay konusu olsa da zamanla erkeklerin de şemsiye kullanmasını yaygınlaştırdı. Hatta bir süre şemsiyelere “Hanway” denildiği bile olmuştur!
Yağmur İçin İlk Şemsiye Kullanımı
Şemsiyeyi yağmurdan korunmak için kullanan ilk toplum ise Çinliler oldu. Çin’de şemsiyenin üst kısmı yağlı kâğıtla kaplanıyor, su geçirmez hale getiriliyordu. Sonrasında dayanıklılığı artırmak için şemsiyeler deriyle kaplanmaya, iskeletleri balina kemiğinden ve sapları ahşaptan yapılmaya başlandı. Ancak bu ilk modeller oldukça ağırdı.
Modern Şemsiyenin İcadı
Şemsiyelerin hafifletilmesi ihtiyacı yeni icatlara kapı açtı. 1852 yılında İngiliz mucit Samuel Fox, çelik iskeletli ilk hafif ve kullanışlı şemsiyeyi geliştirdi. Bu icat şemsiyenin daha dayanıklı ve taşınabilir hale gelmesini sağladı.
Daha sonra 1928 yılında Alman mucit Hans Haupt, Samuel Fox’un modelini geliştirerek ilk katlanabilir şemsiyey iicat etti. Bu buluş, şemsiyenin günlük hayatta daha kolay taşınabilmesini sağladı ve şemsiye kullanımını dünya çapında yaygınlaştırdı.
Bugün elimizde taşıdığımız şemsiyelerin arkasında binlerce yıllık bir tarih ve pek çok önemli icat bulunuyor. Şemsiye, önce güneşten korunmak için, sonra yağmurdan korunmak için geliştirilmiş; zamanla herkesin günlük yaşamının vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
Kısaca, şemsiye tarih boyunca hem bir statü sembolü olmuş hem de pratik bir ihtiyaç haline gelmiştir!
Bu tarz benzersiz içerikler için web sitemizi ve de instagram hesabımızı takip etmeyi unutmayınız.